Acımız ortak, bir daha asla!
Kyriacos Kiliaris
News Across the Dıvıde
Geçtiğimiz Perşembe günü adanın iki tarafından iki kayıp yakınları arasında Dayanışma Evi’nde duygusal bir buluşma gerçekleşti. 1974 olayları sırasında amcalarını kaybeden Hristoforos Frantzis ve Yusuf Alkım bir araya gelerek kayıp akrabalarının hikâyelerini anlattılar ve acılarını birbirleriyle paylaştılar.
News Across the Dıvıde
Geçtiğimiz Perşembe günü adanın iki tarafından iki kayıp yakınları arasında Dayanışma Evi’nde duygusal bir buluşma gerçekleşti. 1974 olayları sırasında amcalarını kaybeden Hristoforos Frantzis ve Yusuf Alkım bir araya gelerek kayıp akrabalarının hikâyelerini anlattılar ve acılarını birbirleriyle paylaştılar.
Hristoforos’un
her iki tarafın da kayıplarıyla ilgili çektiği belgesel çekimleri çerçevesinde
gerçekleşen buluşmayı sizin için izleyip iki kayıp amcanın hikâyelerini
dinledik.
Söze ilk
giren Hristoforos oldu. “Amcam 1974 Ağustos ayının 14’ünde gerçekleşen
istilanın ikinci safhasında Çatoz köyüne yakın bir yerde öldürülmüş” diyerek, ailesinin
ne Kiriakos amcasından ne de onun ölüm koşullarından bahsettiğini vurguladı.
Hristoforos’un
bu olaydan sağ kurtulabilen birkaç askerden elde edebildiği bilgilere göre
amcası Türk ordusunun adaya çıkmasını engellemek için gönderilen 300 Kıbrıslı
Rum genç asker arasındaydı. Askerler yetersiz sayıda silah ve askeri plandan
yoksun bir şekilde Çatoz bölgesine gönderilmişti. “Komutanları bile onları terk
edip savaş alanından kaçtı” diyerek üç yüz insanın ölüme terk edildiğine vurgu
yaptı.
Amcası en
son görüldüğünde beş kişiyle olduğunu belirten Hristoforos, onlardan üçünün
kalıntılarının Kornokipos (Görneç) köyünde Kayıp Şahıslar Komitesi tarafından yapılan
kazılarda bulunduğunu söyledi.
“Amcamla
beraber savaşan askerlerle konuştuğum sırada beni en çok etkileyen şey, hiç
kimsenin Türk askerlerinden şikâyetçi olmamasıydı. Tam tersine hepsi Kıbrıs Rum
tarafının idari hatalarından şikâyetçiydi. Hatta komutanlarının, iyi durumda
olan silahlarını da aldıklarını anlattılar öfkeyle. Herkes kendini ne kadar
ihanete uğramış hissettiğinden söz ediyordu” diye ekledi.
“Bu insanların bu kadar olgun bir düşünceye
sahip olması beni çok etkiledi” diyen Hristoforos “sorunun nereden
kaynaklandığını görüyorlardı… Türk askerlerine insan olarak bakıyor, sorunun hükümetlerden
ve emirleri verenlerden kaynaklandığını düşünüyorlardı” şeklinde konuştu.
Bu noktada
1974 olaylarında Aleminyo köyünde yaşamını yitiren amcasının hikayesini
anlatmak üzere sözü alan Yusuf “İstilanın başladığı 20 Temmuz sabahı Rauf
Denktaş radyoya çıkıp Türk ordusunun adanın dört bir tarafından karaya çıkmaya
başladığını ve birkaç saat içerisinde tüm adanın Türkiye’nin kontrolünün
altında olacağını bildirdi” dedi.
Yusuf “Aleminyo köyünde bunu duyan aşağı yukarı yirmi Kıbrıslı Türk
askeri kıyafetlerini giyip silahları aldılar ve siperlere gidip Türk bayrağını
astılar. Etraftan geçip giden Kıbrıslı Rumlara ateş etmeye başladılar ve
bölgedeki Rum birliklerinin komutanını öldürdüler. Bunun üzerine bölgedeki tüm
Rum askerleri toplandı ve köye saldırdı. Çatışmanın sonucu 13 Kıbrıslı Türk
hayatını kaybetmişken birkaç KT Rumlara esir düştü” dedi.
Yusuf esir
düşenlerin köyün dışına götürüldüğünü ve onlardan bir daha haber alınmadığını
söyledi. “Herkes öldürüldüklerini biliyordu ama birkaç yıl öncesine kadar nerede
gömüldükleri bilinmezdi. Amcam öldürüldüğünde iki aylık evliydi.
“Bu insanlar neden öldü? Neden o sabah o kadar
az kişi az silahla böyle bir hareket yapma ihtiyacını hissetti?” sorularına
yanıt bulamadığını itiraf eden Yusuf “az önce Hristoforos’un da dediği gibi bu
olaylardan sorumlu olanlar emirleri verenlerdir. Eğer o sabah Denktaş radyodan o
açıklamaları yapmasaydı belki de böyle bir harekete girişmez ve günün sonunda
hayatlarını kaybetmezdi” şeklindeki düşüncelerini bizlerle paylaştı.
Yusuf şöyle
devam etti: “Üç yüz - dört yüz yıl boyunca birlikte yaşayan, birbirlerini
öldürmeyen, birbirine kötülük yapmayan insanlar neden on beş yıl içinde
birbirine düşman oldu ve komşularını öldürme noktasına geldiler. Birilerinin
çıkarları nedeniyle birbirlerini öldürdüler.
Türk
askerleri Kıbrıs’a gelirken, komutanları onlara diyorlardı ki ‘Kıbrıs’ta
yurttaşlarımız Rumlar tarafından katledilmekte ve tecavüz edilmekte. Biz de
onları kurtarmaya ve intikam almaya gidiyoruz’. Bu nedenle Türk askeri adaya
çıktığında esir aldığı birçok kişiyi katletti ve yüzlerce Kıbrıslı Rum kadına
tecavüz etti. Aşa, Aya köyleri gibi birçok yerde yüzlerce KR sivili toplayıp
katletti. Bunun karşısında ise Kıbrıs’ta bulunan, faşistlerin yönetimi altında paramiliter
gruplar Muratağa, Sandallar ve Atlılar köyleri gibi birçok yerde esir aldığı
Kıbrıslı sivilleri katletti”.
Yusuf
günümüzden başka bir örnek kullanarak, ilgili düşüncelerini ortaya koydu. “Bugün
güneyde bir Kıbrıslı Türk’ün aracı tahrip edildiğinde kuzeydeki milliyetçiler
hemen ‘suçlular yakalansın’ diye bağırmaya başlıyor. Ama bugüne kadar bir kez
bile 60’lı ve 70’li yıllarda yapılan katliamların sorumlularının yakalanmasını
istemediler. Çünkü bunun olması durumunda, kendilerinin işlediği katliamların
da sorumlularının bulunması istenecek” dedi.
Bu noktada
Hristoforos söze karıştı ve Yusuf’a katıldığını, tek istediklerinin toplumların
yeniden barışması ve bu olayların bir daha yaşanmaması olduğunu, bunun
başarılması içinse bu katliamların sorumlularının yargılanmasını istemenin şart
olduğunu söyledi. "Acımız ortak, bir daha asla" ekledi.
Σχόλια
Δημοσίευση σχολίου